Akıllı olmak mı daha iyi, zeki olmak mı?

Akıllı olmakla zeki olmak arasındaki farka hiç kafa yordunuz mu?

Bence akıllı olmak daha değerli. Birkaç sebepten:

– Zeka, aslında sinir ağlarının beyindeki dağılımıyla ilgili. Bu ağ ne kadar gelişkinse, beyin farklı türdeki bilgiler arasında o kadar hızlı ve kolay bağlantı kuruyor. Yani, zeka gelişimine etken pek çok faktör olmakla birlikte,  ya zekisinizdir ya da değil. Ama bence herkes akıllıca davranabilir. (Zeka gelişiminin büyük kısmı bebeklik döneminde gerçekleşiyor, sonrasında yapılanların sonuca etkisi çok çok daha düşük)

– Zeka, aynı şeyi defalarca yapıp farklı sonuç beklemeyi önler. Ama istediğimiz sonucu almak için ne yapmamız gerektiğini bulmak için akıllı olmak şart.

– Akıllıca davranmanın, günlük hayatımızı kolaylaştırmakta zekadan çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. Zeki bir insan karşısındakinin niyetini daha iyi anlayabilir, satır aralarını daha iyi okuyabilir. Bunun faydası ne? O niyetle nasıl baş edileceğini, çıkarılan anlamı nasıl yorumlayacağını bilmenizi sağlayacak olan yine akıl.

– Çok zeki insanların bazılarının sosyal olarak başarısız olduğuna dair bir gözlemim var. “Çok zeki, ama..” diye başlayan çok eleştiri duydum. “Yol yordam bilmek” olarak adlandırılan, nerede nasıl davranacağını bilme yeteneği de muhakeme gerektiriyor. Muhakeme eşittir akıl.

Peki nasıl akıllıca davranılır?

Amacınız neyse, ona giden yolu parçalara bölerek. Bu birini mutlu etmek gibi küçük bir amaçsa, nelerden hoşlandığını gözlemleyip ona sürpriz yapmak şeklinde tek adımda olabilir. İnsanların hayatını kolaylaştıracak bir ürün üretmek istiyorsanız, atmanız gereken binlerce adım var. Her bir adım, az ya da çok, sizi bir öncekinden daha yüksek bir yere taşımalı. Her adımın sizi nereye götürdüğünü fark edip, gerekirse yön değiştirmek de yine muhakeme işi.

Genel olarak “bunu yaptığımda sonucu ne olur?” diye düşünmek her zaman faydalı oluyor. Sonucu her zaman doğru öngöremeyebilirsiniz. Ama zaten büyük amaçlar için atılması gereken binlerce adımı öngörmek hiçbir zaman mümkün değil, gerekli de değil. İstanbul’dan Ankara’ya gece karanlığında aracınızla seyahat ediyorsunuz. Bu yolu gidebilmek için farlarınızın 454 kilometreyi aydınlatması gerekmiyor, değil mi? 50 metre yetiyor. İlerlediğinizde, bir sonraki 50 metreyi de aydınlatıyor çünkü 🙂

Düşünme egzersizinin kas egzersizindan farkı yok. Sırf pratik olsun diye, “Gelecek sene yurt dışında yaşamak istesem, bunun koşullarını nasıl oluştururdum?” diye düşünün örneğin. Orada ne yapacağınızı, kimlerle nasıl tanışıp bunu iş ilişkisine dönüştüreceğinizi, buradaki hayatınızı nasıl oraya taşıyacağınızı planlayın. Bir başka gün, bir siyasi parti kurup, iktidar olmak için ülkenin hangi sorunlarına ne gibi çözümler önerirdiniz, buna kafa yorun. Beyniniz düşünmeyi sevecektir. Sürekli egzersiz yapan bir beyin, daha fazla fikir üretecek, daha pratik düşünmeye alışacak, daha çok seçeneği görecektir.

Buna okumayı da eklerseniz, başkalarının yıllardır yapmakta olduğu düşünme egzersizlerinden de faydalanırsınız. Bir süre sonra düşünmek, davranışlarınızın merkezine oturur. Daha akıllı biri haline gelirsiniz.

Herkes zeki olamaz, ama herkes akıllıca davranabilir derken aslında akıllı olmanın daha değerli olduğu iddiamla çelişiyorum gibi görünüyor. Ama emin olun, herkes akıllı olmak gibi bir amaca sahip değil. Ve herkes akıllıca davransaydı, dünya daha yaşanabilir bir yer olurdu, bundan yine herkes faydalanırdı.

Akıllı olmak, benim için “gereğini yapmak” anlamına geliyor.

Gereğini yapmak konusunda ilham veren şu Michael Jordan reklamını izlemenizi şiddetle öneriyorum:

Akıllı olmak mı daha iyi, zeki olmak mı?” üzerine 2 yorum

  1. Bence aklı yönlendiren şey kalptir. Kalp olmadan akıl tek başına kontrolsüz bir güç gibi çalışır. Yazınızda ayırmaya çalıştığınızı ben bu şekilde algıladım. Zeka ve akıl kavramları aslında aynı şeyler. Sadece beynimizi kalbimizin yönergesinde çalıştırırsak bu “akıl” oluyor. Yok işe kalbi katmadan sadece bir takım dış öngörülerle beynimizi çalıştırırsak bu da “zeka” oluoyr , bana göre. İşte örnekler:
    Adolf Hitler : Zeka ve yetenek kesinlikle var. Ama kalp yok. Dolayısıyla akıl yok. Veya kalbi de beyni kötü yönlendiriyor, ya da yönlendirme yeteneği yok. Bilemem.
    Atatürk : Beynini kalbi yönlendiriyor. Bu kesin. Ve çok iyi bir kalbe sahip. Deha olduğu söyleniyor. Öyledir de . Ancak yaşamının ilk yıllarında defalarca yanlız bırakıldı. Çünkü düşünceleri akılsızca geldi çoğu kişiye. Sonradan kalbin üsütünlüğü galip geldibir kere daha. Çünkü o beynini yöneten (iyi)kalbi sayesinde doğru kararlar aldı ve : “Ya istiklal ya ölüm” diyebildi.” Bu kararı sadece beynin tek başına alamayacağı kesin.
    Örnekler çoktur. Ben böyle düşünüyorum.

    Saygı ve sevgilerimle,

Yorum bırakın